VEHBİ YAHŞİ
Köşe Yazarı
VEHBİ YAHŞİ
 

GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTO

Güçlü parlamento, devlet başkanı-başbakan ikilisini devreden çıkararak yasama yetkisinin yanında yürütme yetkisini de doğrudan kullanan meclis demektir. Tarihimizde bu tür bir meclis, Meclis-i Mebusan’ın Ankara’ya taşınarak TBMM olarak açılması ile ortaya çıktı.  O dönemde rejim meşrutiyetti. Bu rejimde de cumhuriyette olduğu gibi yasama yetkisi tabii olarak meclise aittir. Yürütme yetkisi ise devlet başkanı-başbakan ikilisi eliyle kullanılır. Meclis çalışmalarına Ankara’da başlayınca çıkardığı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile devlet başkanı olan padişahın sadrazam/başbakan atama yetkisini elinden aldı. Böylece yürütme yetkisinin kullanılmasında devlet başkanı/padişah ile onun atayacağı sadrazam/başbakan devreden çıkarılmış oldu. Yürütme yetkisi doğrudan meclis tarafından kullanılmaya başlandı.  Artık meclis hem başbakanı hem de bakanları seçmektedir.  Bu konumda hükümet kendisini kuran meclisin güvenoyunu almak durumundadır. İşte bu yapıdaki meclis mutlak anlamda güçlü meclis örneğini oluşturmaktadır. Meclis, saltanatın kaldırıldığı Kasım 1922’ye, oradan da cumhuriyetin ilanına kadar devlet başkanlığı makamının boş bulunduğu süre içinde bu niteliğini korudu ve icra faaliyetleri bu süreçte sorunsuz bir şekilde devam etti. Bunu sağlayan şey ise meclisin işgalci Yunanlıları ülkeden savaş yolu ile çıkarmak ve İtilaf Devletleri ile barış anlaşması sürecinde olmak gibi iki birleştirici etkenin mevcudiyetidir. Cumhuriyetin ilanına birkaç ay kala hükümet bunalımları ortaya çıktı. Bir süre kısa ömürlü hükümetler kuruldu. Bir süre sonra da hükümet kurmanın adeta mümkün olmadığı bir düzleme girildi. Meclis bu durumun sebebini bir türlü bulup sorunu çözemiyordu. İşin içinden çıkılamayınca meclis başkanı olarak Atatürk bu sorunun çözülmesi ile görevlendirdi. Gerçekte durumun sebebini bilen Atatürk 28 Ekim 1923 günü meclise çözüm yolunu açıkladı. Buna göre sorun mecliste her mebusun başbakan veya bakan adayı olabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumun değişmesi halinde hükümetin kurulması kolaylaşacaktır. Durum ne olursa olsun temel problem hükümet kurulmasının adeta imkânsız ya da çok zor olmasıdır. Yunan işgallerinin sona erdirilmesi ve İtilaf Devletleri ile barış yapılmasından sonra artık meclis ülke yönetimine yoğunlaşmış ve sistemden kaynaklanan icrâi bunalımlar kendini göstermeye başladı. Atatürk’ünde teşhis ettiği gibi bunalımlar temelde meclisin icra yetkisini de elinde tutmasından yani meclisin mutlak güce sahip olmasından kaynaklanmaktaydı. Problemin çözümü için meclisin bu gücünün kısıtlanması ve meclis dışında hükümet başkanını atayacak belli yetkilere sahip bir devlet başkanı makamının oluşturulması gerekmekte idi. Nitekim cumhuriyetin ilanı ve Atatürk’ün cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ile devlet başkanlığı noktasındaki boşluk çözülmüş; hükümeti kuracak kişinin belirlenmesi yolunun açılması ile icrâi bunalımlar da sona ermiştir. İşte bu durum fiilen cumhuriyet rejimine geçildiğinin ifadesi olmuştur. Görüldüğü gibi meclisin ideal olduğu şekilde mutlak güç sahibi kılınması beklendiği şekilde iyi sonuçlar vermeyebilmekte bu sebeple meclisin yetkilerinin bir ölçüde kısıtlanması gerekmektedir. Bir tek şahsın bütün kuvvetleri elinde bulundurması halinde ortaya çıkacak sıkıntılar belki daha fazlası ile mutlak yetkilere sahip meclis sebebi ile de ortaya çıkabilmektedir. Nitekim meclisin hükümet çıkarmakta çok zorlandığı, kısa süreli peş peşe koalisyonların hükümet bunalımlarını körüklediği 1990’lı yıllar da aynı olumsuz özelliği taşımaktadır. Bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için meclis içi çok parçalılığı en aza indirecek seçim barajları yoluna gidilmiş böylece tek parti iktidarlarının yolu açılarak bunalımsız icra imkânı ortaya çıkarılmıştır.  Hükümet bunalımlarının devam ettiği 2017’ye gelindiğinde parlamenter sistemde meclisin hala gereğinden fazla güçlü olduğu düşüncesi ile devlet başkanlığı ve meclis üyeliği için seçimlerde iki ayrı oylamaya gidilmiştir. Bu süreç sonunda devlet başkanının (cumhurbaşkanının) seçimi ile yürütme yetkisi devlet başkanına intikal etmiş, bu yetkiyi kaybeden meclis ise bu yönü ile zayıflamıştır. “Cumhuriyet başkanlık sistemi” diyebileceğimiz ve hükümet bunalımı ihtimalinin ortadan kalktığı bu yapılanma referandum yolu ile halkın onayını almıştır. Ülke 2023 seçimlerine, varılan bu sonucu tersine çevirecek söylemlere sahip bir muhalefet eşliğinde girecektir.
Ekleme Tarihi: 04 Ekim 2022 - Salı

GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTO

Güçlü parlamento, devlet başkanı-başbakan ikilisini devreden çıkararak yasama yetkisinin yanında yürütme yetkisini de doğrudan kullanan meclis demektir. Tarihimizde bu tür bir meclis, Meclis-i Mebusan’ın Ankara’ya taşınarak TBMM olarak açılması ile ortaya çıktı.  O dönemde rejim meşrutiyetti. Bu rejimde de cumhuriyette olduğu gibi yasama yetkisi tabii olarak meclise aittir. Yürütme yetkisi ise devlet başkanı-başbakan ikilisi eliyle kullanılır. Meclis çalışmalarına Ankara’da başlayınca çıkardığı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile devlet başkanı olan padişahın sadrazam/başbakan atama yetkisini elinden aldı. Böylece yürütme yetkisinin kullanılmasında devlet başkanı/padişah ile onun atayacağı sadrazam/başbakan devreden çıkarılmış oldu. Yürütme yetkisi doğrudan meclis tarafından kullanılmaya başlandı.  Artık meclis hem başbakanı hem de bakanları seçmektedir.  Bu konumda hükümet kendisini kuran meclisin güvenoyunu almak durumundadır. İşte bu yapıdaki meclis mutlak anlamda güçlü meclis örneğini oluşturmaktadır.

Meclis, saltanatın kaldırıldığı Kasım 1922’ye, oradan da cumhuriyetin ilanına kadar devlet başkanlığı makamının boş bulunduğu süre içinde bu niteliğini korudu ve icra faaliyetleri bu süreçte sorunsuz bir şekilde devam etti. Bunu sağlayan şey ise meclisin işgalci Yunanlıları ülkeden savaş yolu ile çıkarmak ve İtilaf Devletleri ile barış anlaşması sürecinde olmak gibi iki birleştirici etkenin mevcudiyetidir.

Cumhuriyetin ilanına birkaç ay kala hükümet bunalımları ortaya çıktı. Bir süre kısa ömürlü hükümetler kuruldu. Bir süre sonra da hükümet kurmanın adeta mümkün olmadığı bir düzleme girildi. Meclis bu durumun sebebini bir türlü bulup sorunu çözemiyordu. İşin içinden çıkılamayınca meclis başkanı olarak Atatürk bu sorunun çözülmesi ile görevlendirdi. Gerçekte durumun sebebini bilen Atatürk 28 Ekim 1923 günü meclise çözüm yolunu açıkladı. Buna göre sorun mecliste her mebusun başbakan veya bakan adayı olabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumun değişmesi halinde hükümetin kurulması kolaylaşacaktır. Durum ne olursa olsun temel problem hükümet kurulmasının adeta imkânsız ya da çok zor olmasıdır.

Yunan işgallerinin sona erdirilmesi ve İtilaf Devletleri ile barış yapılmasından sonra artık meclis ülke yönetimine yoğunlaşmış ve sistemden kaynaklanan icrâi bunalımlar kendini göstermeye başladı. Atatürk’ünde teşhis ettiği gibi bunalımlar temelde meclisin icra yetkisini de elinde tutmasından yani meclisin mutlak güce sahip olmasından kaynaklanmaktaydı.

Problemin çözümü için meclisin bu gücünün kısıtlanması ve meclis dışında hükümet başkanını atayacak belli yetkilere sahip bir devlet başkanı makamının oluşturulması gerekmekte idi. Nitekim cumhuriyetin ilanı ve Atatürk’ün cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ile devlet başkanlığı noktasındaki boşluk çözülmüş; hükümeti kuracak kişinin belirlenmesi yolunun açılması ile icrâi bunalımlar da sona ermiştir. İşte bu durum fiilen cumhuriyet rejimine geçildiğinin ifadesi olmuştur.

Görüldüğü gibi meclisin ideal olduğu şekilde mutlak güç sahibi kılınması beklendiği şekilde iyi sonuçlar vermeyebilmekte bu sebeple meclisin yetkilerinin bir ölçüde kısıtlanması gerekmektedir. Bir tek şahsın bütün kuvvetleri elinde bulundurması halinde ortaya çıkacak sıkıntılar belki daha fazlası ile mutlak yetkilere sahip meclis sebebi ile de ortaya çıkabilmektedir.

Nitekim meclisin hükümet çıkarmakta çok zorlandığı, kısa süreli peş peşe koalisyonların hükümet bunalımlarını körüklediği 1990’lı yıllar da aynı olumsuz özelliği taşımaktadır. Bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için meclis içi çok parçalılığı en aza indirecek seçim barajları yoluna gidilmiş böylece tek parti iktidarlarının yolu açılarak bunalımsız icra imkânı ortaya çıkarılmıştır. 

Hükümet bunalımlarının devam ettiği 2017’ye gelindiğinde parlamenter sistemde meclisin hala gereğinden fazla güçlü olduğu düşüncesi ile devlet başkanlığı ve meclis üyeliği için seçimlerde iki ayrı oylamaya gidilmiştir. Bu süreç sonunda devlet başkanının (cumhurbaşkanının) seçimi ile yürütme yetkisi devlet başkanına intikal etmiş, bu yetkiyi kaybeden meclis ise bu yönü ile zayıflamıştır. “Cumhuriyet başkanlık sistemi” diyebileceğimiz ve hükümet bunalımı ihtimalinin ortadan kalktığı bu yapılanma referandum yolu ile halkın onayını almıştır.

Ülke 2023 seçimlerine, varılan bu sonucu tersine çevirecek söylemlere sahip bir muhalefet eşliğinde girecektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.