VEHBİ YAHŞİ
Köşe Yazarı
VEHBİ YAHŞİ
 

İŞTE YENİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ

Üniversite sınavı sonucunda ön lisans ve lisans programlarında tercih yapabilmek için gerekli olan baraj puanı kalktı. Bu durumda tercih yapma konusunda eleme olmayacak, sınava giren herkes tercih yapabilecek demektir. Öğrencinin hedefi, istediği bir alanda eğitim almak olduğuna göre, bu yeni durum bunu sağlayabilecek mi?  Maalesef sağlayamayacak. Çünkü öğrencinin istediği alanda eğitim alabilmesi o alanda gerekli olan puanı alabilmesine bağlıdır. O halde öğrencilere sağlamamız gereken, istediği alanda gerekli puanı alabilmesini sağlayacak kalitede orta eğitim imkânı sağlayabilmektir. Tercihte baraj puanının kalkması, baraj varken tercih yapamayanlara da tercih yapma imkânı sağlayacak bunun sonucunda bu öğrencilerin de yerleşebilmeleri için ön lisans ve lisans programlarında kontenjanların artırılmasına sonrada bunlara yenilerin eklenmesine sebep olacaktır. Bu durum yüksek öğretim programlarında faydasız fazlalık meydana getirecektir. Bu faydasız fazlalık olgusunun öğretmenlik mesleğini ne hale getirdiğine yıllardır şahit olmaktayız. Şöyle ki, öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerinin mezunlarının yanı sıra Fen-Edebiyat ve Dil-Tarih-Coğrafya fakültelerinin mezunlarına öğretmenlik formasyon dersi vererek bu bölüm mezunlarına da öğretmenlik hakkı verdik. Sonuçta zaten eğitim fakültelerinin mezunlarının tamamı atanamazken, atanamayanlara bu bölüm mezunları da eklenince atanmayı bekleyen öğretmen adaylarının sayısı bu gün bir milyona dayanmış durumdadır. Her yıl ne kadar öğretmen atasanız da bu sayıyı eritmenin imkânı yoktur. Ta ki öğretmenlik hakkı sadece eğitim fakülteleri mezunlarında kalana dek. İşte tercihte barajın kaldırılması bu olumsuz örneğin daha da fazla yaşanmasına ve diğer bazı programlarda da görülmesine sebep olacaktır. Eğitim, insan yetiştirme sürecidir ve bu süreçte eleme esastır. Elemesiz yetiştirme olmaz. Bu mantığı tabiatta da görmekteyiz. Mesela budamadan ağaç,  çapalamadan bostan yetiştirilemez. Eğitimde eleme ise, öğrencinin rastgele bir alanda eğitilmesi değil istediği ve yeteneğinin uygun olduğu bir alanda yetiştirilmesidir. Bu şekilde yetiştirme sürecini orta öğretimden başlatmalıyız ki bu süreç yüksek öğretimde de devam edebilsin. Eğitim sistemimiz öğrencinin girdiği bir okulu mutlaka bitirmek esasına dayanmaktadır. İşte eğitim sistemimizde “sınıfta kalma” olgusu bu durumun sonucudur. Yani öğrenci girdiği okulu okuyamasa bile ona sınıfta kaldın diyerek kaldığı sınıfı geçmesi mecburiyetini getiriyoruz. Halbuki öğrencinin girdiği okul türünü başaramayacağı belli olunca ona mutlaka bu okulu bitirmelisin mecburiyetini getirmek yerine onun okuyabileceği bir okul türüne geçişi sağlanmalıdır. Yani eğitim sistemimizde “sınıfta kalmak” olgusu yerine “okul değiştirmek” olgusunu getirmek gerekmektedir. Böylece orta öğretimin başlangıcından beri okuyabileceği okul türlerinde okuyan yani elemeye tabi tutulan bir öğrenci yüksek öğretimde de okuyabileceği programda okuyacaktır. Bunun sonucunda da çok istendiği halde hemen hemen mümkün görünmeyen “sınavsız üniversite” olgusu hayata geçebilecektir. Çünkü okuyamadığı okul türünden okuyabileceği okul türüne ortaöğretimin başından beri geçiş yapılabilen bir eğitim sisteminde sınavla üniversiteye girmenin de gereği kalmayacaktır. Bu tür eğitim sisteminde fakülteler ancak kontenjanlarını doldurabilirler. Zira faydasız fazlalık olgusu bu sistemde yer bulamaz.
Ekleme Tarihi: 17 Şubat 2022 - Perşembe

İŞTE YENİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ

Üniversite sınavı sonucunda ön lisans ve lisans programlarında tercih yapabilmek için gerekli olan baraj puanı kalktı. Bu durumda tercih yapma konusunda eleme olmayacak, sınava giren herkes tercih yapabilecek demektir. Öğrencinin hedefi, istediği bir alanda eğitim almak olduğuna göre, bu yeni durum bunu sağlayabilecek mi? 

Maalesef sağlayamayacak. Çünkü öğrencinin istediği alanda eğitim alabilmesi o alanda gerekli olan puanı alabilmesine bağlıdır. O halde öğrencilere sağlamamız gereken, istediği alanda gerekli puanı alabilmesini sağlayacak kalitede orta eğitim imkânı sağlayabilmektir.

Tercihte baraj puanının kalkması, baraj varken tercih yapamayanlara da tercih yapma imkânı sağlayacak bunun sonucunda bu öğrencilerin de yerleşebilmeleri için ön lisans ve lisans programlarında kontenjanların artırılmasına sonrada bunlara yenilerin eklenmesine sebep olacaktır. Bu durum yüksek öğretim programlarında faydasız fazlalık meydana getirecektir.

Bu faydasız fazlalık olgusunun öğretmenlik mesleğini ne hale getirdiğine yıllardır şahit olmaktayız. Şöyle ki, öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerinin mezunlarının yanı sıra Fen-Edebiyat ve Dil-Tarih-Coğrafya fakültelerinin mezunlarına öğretmenlik formasyon dersi vererek bu bölüm mezunlarına da öğretmenlik hakkı verdik. Sonuçta zaten eğitim fakültelerinin mezunlarının tamamı atanamazken, atanamayanlara bu bölüm mezunları da eklenince atanmayı bekleyen öğretmen adaylarının sayısı bu gün bir milyona dayanmış durumdadır. Her yıl ne kadar öğretmen atasanız da bu sayıyı eritmenin imkânı yoktur. Ta ki öğretmenlik hakkı sadece eğitim fakülteleri mezunlarında kalana dek. İşte tercihte barajın kaldırılması bu olumsuz örneğin daha da fazla yaşanmasına ve diğer bazı programlarda da görülmesine sebep olacaktır.

Eğitim, insan yetiştirme sürecidir ve bu süreçte eleme esastır. Elemesiz yetiştirme olmaz. Bu mantığı tabiatta da görmekteyiz. Mesela budamadan ağaç,  çapalamadan bostan yetiştirilemez. Eğitimde eleme ise, öğrencinin rastgele bir alanda eğitilmesi değil istediği ve yeteneğinin uygun olduğu bir alanda yetiştirilmesidir. Bu şekilde yetiştirme sürecini orta öğretimden başlatmalıyız ki bu süreç yüksek öğretimde de devam edebilsin.

Eğitim sistemimiz öğrencinin girdiği bir okulu mutlaka bitirmek esasına dayanmaktadır. İşte eğitim sistemimizde “sınıfta kalma” olgusu bu durumun sonucudur. Yani öğrenci girdiği okulu okuyamasa bile ona sınıfta kaldın diyerek kaldığı sınıfı geçmesi mecburiyetini getiriyoruz. Halbuki öğrencinin girdiği okul türünü başaramayacağı belli olunca ona mutlaka bu okulu bitirmelisin mecburiyetini getirmek yerine onun okuyabileceği bir okul türüne geçişi sağlanmalıdır. Yani eğitim sistemimizde “sınıfta kalmak” olgusu yerine “okul değiştirmek” olgusunu getirmek gerekmektedir.

Böylece orta öğretimin başlangıcından beri okuyabileceği okul türlerinde okuyan yani elemeye tabi tutulan bir öğrenci yüksek öğretimde de okuyabileceği programda okuyacaktır. Bunun sonucunda da çok istendiği halde hemen hemen mümkün görünmeyen “sınavsız üniversite” olgusu hayata geçebilecektir. Çünkü okuyamadığı okul türünden okuyabileceği okul türüne ortaöğretimin başından beri geçiş yapılabilen bir eğitim sisteminde sınavla üniversiteye girmenin de gereği kalmayacaktır. Bu tür eğitim sisteminde fakülteler ancak kontenjanlarını doldurabilirler. Zira faydasız fazlalık olgusu bu sistemde yer bulamaz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.