VEHBİ YAHŞİ
Köşe Yazarı
VEHBİ YAHŞİ
 

İŞTE ATATÜRK GERÇEĞİ

Bir savaştan ya galip gelerek kurtulunur ya da ateşkes isteyip ayrılarak kurtulunur. Bizde 30 Ekim 1918’de I.Dünya Savaşı’ndan ateşkes (Mondros) isteyerek ayrılıp kurtulmuş olduk.  Böylece barış anlaşması (Lozan) ile sonuçlanacak ateşkes süreci başladı. Artık barış anlaşmasının yapılması ile bu kurtuluşumuz tescillenecekti. Ateşkesi biz istediğimiz için savaştan yenik sayıldık. Bu sebeple yapılacak olan barış anlaşmasında bedel ödeyecek tarafta biz olduk. Ülkede rejim meşrutiyetti. Ateşkesten sonra seçimlerin yapılacak olması sebebi ile meclis kapandı. Fakat dört ay içinde seçimlerin yapılması gerektiği halde bir türlü seçimler yapılamıyor, dolayısı ile meclis açılamıyor ve ülke sanki mutlakiyetle yönetiliyordu. Ateşkes şartlarından biri “ Osmanlının Hıristiyan tebaasının yaşadığı bölgelerde asayiş bozulursa İtilaf Devletleri buraları geçici olarak işgal edebilir” şeklinde idi. Bu madde gerekçe gösterilerek Güney’de Adana, Antep, Urfa ve Maraş İtilaf Devletlerinden olan Fransızlar tarafından işgal edilmek istenmiş, halkın ve Kuvayı Milliyenin direnişi ile karşılaşılınca işgaller Urfa ve Maraş’ta gerçekleştirilememiştir.  Diğer yandan da İtilaf Devletlerinden olan İngilizler tarafından Yunanlılar Rum’lara soykırım yapılıyor iddialarının araştırılması için İzmir’e çıkarılmışlardır. İtilaf Devletleri ise başta İstanbul olmak üzere Samsun, Trabzon, Erzurum, Antalya gibi önemli merkezlere asker çıkararak temsilcilikler kurmuşlardır. Böyle bir ortamda yapılması gereken ya ateşkesten vaz geçilerek İtilaf Devletleri ile tekrar savaşa başlayarak galip gelmek ya da ateşkes sürecini iyi yöneterek en az zararla atlatıp en az bedeller ödeyerek barış anlaşmasını yapıp tam bağımsızlığa tekrar kavuşmaktı. Başta padişah, hükümet, ordu, bürokrasi ve siyasi fırkalar olmak üzere ülke de her kesim ateşkesi koruyarak barış anlaşması ile tam bağımsızlığa kavuşmayı tercih ediyordu. Atatürk, böyle bir ortamda Erzurum’da askerlikten istifa ederek burada bulunan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ne girip sonrada başkanı seçildi. Bu cemiyetleri Sivas’ta birleştirerek başına geçip siyasi bir hareket oluşturdu. Cemiyetin Erzurum ve Sivas kongresinde ateşkes sürecinin devam ettirilmesi sonunda da barış anlaşması yapılması yönünde kararlar alındı. Artık Atatürk ve siyasi hareketi de ülkede ki her kesim gibi İtilaf Devletleri ile savaşa dönmeme kararında idi. Yalnız Atatürk, Yunanlıların İzmir’e çıkarılmasına karşı idi. Çünkü Yunanlılar İtilaf Devletlerinden değildi. Yani biz Yunanlılarla ne I.Dünya savaşında savaşmıştık ne de ateşkesi yaptığımız devletler arasında vardı. Bu sebeple Atatürk, Yunanlıların İtilaf Devletlerince nasıl yurda sokulduysa öylede ülkeden çıkarılması gerektiğini bu sağlanmaz ise savaş yolu ile ülkeden çıkarılmasını savundu. Meclis Ankara’ya taşınınca savaş kararı alınmasını sağlayarak Kurtuluş Savaşı adını verdiğimiz Yunanlılarla yaptığımız savaşlar sonucu onları İzmir’de denize döktük. Daha sonra ordumuz Yunanlılarca işgal altına alınan Trakya üzerine de yürüyünce İtilaf Devletleri bizim adımıza Yunanlıları Trakya’dan çıkaracaklarını söyleyerek savaşı durdurmamızı istediler. Bizde kabul edince Mudanya ateşkes anlaşmasını imzaladık böylece Trakya’yı savaşmadan Yunan işgallerinden temizlemiş olduk. Güney’de ise Fransızlarca işgal altında tutulan Antep ve Adana’yı yapılan anlaşmalarla işgalden kurtardık. Artık geriye İtilaf Devletleri ile yapılacak barış anlaşması kalmıştı. 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Anlaşması yapılınca, İtilaf Devletleri 6 Ekim 1923’te İstanbul’daki temsilciliklerini kapatarak ülkemizden ayrıldılar. Böylece tam bağımsızlığımıza tekrar kavuşmuş olduk. İşte önce Yunan işgallerinin zararlarının en aza indirilmesi amacı ile Batı’da sivillerden oluşan Kuvayı Milliye cephesinin kurulmasına, sonrada Yunanın savaş yolu ile ülkeden çıkarılmasına, Güney’de de  Fransız işgallerinin zararlarının en aza indirilmesi amacı ile burada da Kuvayı Milliye cephesinin kurulmasına sonra da anlaşmalar ile işgallere son verilmesine, meclisin açtırılması ile ülkedeki meşruti rejime işlerlik kazandırılmasına sonra da cumhuriyet rejimine geçilmesine,  İtilaf Devletleri ile ateşkes sürecini en az zararla atlatmamıza, sonra da en az bedel ödeyerek en kârlı barış anlaşmasının yapılmasına (Lozan), bir general, bir siyasi hareketin lideri, meclisin kapalı olduğu zamanlarda milli iradenin temsilcisi olan Heyet-i Temsiliyenin başkanı ve meclis başkanı olarak en fazla katkıyı sağlayan Atatürk olmuştur. Saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2023 - Cuma

İŞTE ATATÜRK GERÇEĞİ

Bir savaştan ya galip gelerek kurtulunur ya da ateşkes isteyip ayrılarak kurtulunur. Bizde 30 Ekim 1918’de I.Dünya Savaşı’ndan ateşkes (Mondros) isteyerek ayrılıp kurtulmuş olduk.  Böylece barış anlaşması (Lozan) ile sonuçlanacak ateşkes süreci başladı. Artık barış anlaşmasının yapılması ile bu kurtuluşumuz tescillenecekti. Ateşkesi biz istediğimiz için savaştan yenik sayıldık. Bu sebeple yapılacak olan barış anlaşmasında bedel ödeyecek tarafta biz olduk.

Ülkede rejim meşrutiyetti. Ateşkesten sonra seçimlerin yapılacak olması sebebi ile meclis kapandı. Fakat dört ay içinde seçimlerin yapılması gerektiği halde bir türlü seçimler yapılamıyor, dolayısı ile meclis açılamıyor ve ülke sanki mutlakiyetle yönetiliyordu.

Ateşkes şartlarından biri “ Osmanlının Hıristiyan tebaasının yaşadığı bölgelerde asayiş bozulursa İtilaf Devletleri buraları geçici olarak işgal edebilir” şeklinde idi. Bu madde gerekçe gösterilerek Güney’de Adana, Antep, Urfa ve Maraş İtilaf Devletlerinden olan Fransızlar tarafından işgal edilmek istenmiş, halkın ve Kuvayı Milliyenin direnişi ile karşılaşılınca işgaller Urfa ve Maraş’ta gerçekleştirilememiştir.  Diğer yandan da İtilaf Devletlerinden olan İngilizler tarafından Yunanlılar Rum’lara soykırım yapılıyor iddialarının araştırılması için İzmir’e çıkarılmışlardır. İtilaf Devletleri ise başta İstanbul olmak üzere Samsun, Trabzon, Erzurum, Antalya gibi önemli merkezlere asker çıkararak temsilcilikler kurmuşlardır.

Böyle bir ortamda yapılması gereken ya ateşkesten vaz geçilerek İtilaf Devletleri ile tekrar savaşa başlayarak galip gelmek ya da ateşkes sürecini iyi yöneterek en az zararla atlatıp en az bedeller ödeyerek barış anlaşmasını yapıp tam bağımsızlığa tekrar kavuşmaktı. Başta padişah, hükümet, ordu, bürokrasi ve siyasi fırkalar olmak üzere ülke de her kesim ateşkesi koruyarak barış anlaşması ile tam bağımsızlığa kavuşmayı tercih ediyordu.

Atatürk, böyle bir ortamda Erzurum’da askerlikten istifa ederek burada bulunan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ne girip sonrada başkanı seçildi. Bu cemiyetleri Sivas’ta birleştirerek başına geçip siyasi bir hareket oluşturdu. Cemiyetin Erzurum ve Sivas kongresinde ateşkes sürecinin devam ettirilmesi sonunda da barış anlaşması yapılması yönünde kararlar alındı. Artık Atatürk ve siyasi hareketi de ülkede ki her kesim gibi İtilaf Devletleri ile savaşa dönmeme kararında idi. Yalnız Atatürk, Yunanlıların İzmir’e çıkarılmasına karşı idi. Çünkü Yunanlılar İtilaf Devletlerinden değildi. Yani biz Yunanlılarla ne I.Dünya savaşında savaşmıştık ne de ateşkesi yaptığımız devletler arasında vardı. Bu sebeple Atatürk, Yunanlıların İtilaf Devletlerince nasıl yurda sokulduysa öylede ülkeden çıkarılması gerektiğini bu sağlanmaz ise savaş yolu ile ülkeden çıkarılmasını savundu. Meclis Ankara’ya taşınınca savaş kararı alınmasını sağlayarak Kurtuluş Savaşı adını verdiğimiz Yunanlılarla yaptığımız savaşlar sonucu onları İzmir’de denize döktük. Daha sonra ordumuz Yunanlılarca işgal altına alınan Trakya üzerine de yürüyünce İtilaf Devletleri bizim adımıza Yunanlıları Trakya’dan çıkaracaklarını söyleyerek savaşı durdurmamızı istediler. Bizde kabul edince Mudanya ateşkes anlaşmasını imzaladık böylece Trakya’yı savaşmadan Yunan işgallerinden temizlemiş olduk. Güney’de ise Fransızlarca işgal altında tutulan Antep ve Adana’yı yapılan anlaşmalarla işgalden kurtardık. Artık geriye İtilaf Devletleri ile yapılacak barış anlaşması kalmıştı. 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Anlaşması yapılınca, İtilaf Devletleri 6 Ekim 1923’te İstanbul’daki temsilciliklerini kapatarak ülkemizden ayrıldılar. Böylece tam bağımsızlığımıza tekrar kavuşmuş olduk.

İşte önce Yunan işgallerinin zararlarının en aza indirilmesi amacı ile Batı’da sivillerden oluşan Kuvayı Milliye cephesinin kurulmasına, sonrada Yunanın savaş yolu ile ülkeden çıkarılmasına, Güney’de de  Fransız işgallerinin zararlarının en aza indirilmesi amacı ile burada da Kuvayı Milliye cephesinin kurulmasına sonra da anlaşmalar ile işgallere son verilmesine, meclisin açtırılması ile ülkedeki meşruti rejime işlerlik kazandırılmasına sonra da cumhuriyet rejimine geçilmesine,  İtilaf Devletleri ile ateşkes sürecini en az zararla atlatmamıza, sonra da en az bedel ödeyerek en kârlı barış anlaşmasının yapılmasına (Lozan), bir general, bir siyasi hareketin lideri, meclisin kapalı olduğu zamanlarda milli iradenin temsilcisi olan Heyet-i Temsiliyenin başkanı ve meclis başkanı olarak en fazla katkıyı sağlayan Atatürk olmuştur.

Saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.