2025 yılına girerken, ekonomi hâlâ faiz ve enflasyon sarmalında yön arayışını sürdürmektedir. Mevduat faizlerinin yüksek seyretmesi, yatırımcıları kısa vadeli kazançlara yönlendirse de, gayrimenkul hala uzun vadede güvenli bir liman olma özelliğini korumaktadır. Ancak bu durum, geçmişe göre biraz daha karmaşık bir hal almıştır.
Artan finansman maliyetleri, konut kredilerini neredeyse erişilmez hale getirmiştir. Bu durum, konut satışlarında yavaşlamaya neden olurken, kira piyasasında ciddi bir hareketliliğe yol açmıştır. Satın almak yerine kiralamayı tercih eden orta gelir grubundaki artış, birçok şehirde kira fiyatlarını yükseltmiştir. Bu da gayrimenkulü “gelir getiren yatırım” olarak cazip kılmaya devam etmektedir.
Diğer taraftan, enflasyonun kalıcı seyrinin inşaat maliyetlerini yüksek tutması, yeni konut arzının sınırlı kalmasına neden olmaktadır. Bu durum, mevcut taşınmazların değerini korumasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla arz-talep dengesi, fiyatların ani düşüş yaşamasını engellemektedir.
Kısacası, kısa vadede mevduat faizi cazip görünse de, uzun vadede taşınmaz yatırımı hem değerini koruma hem de kira getirisi açısından öne çıkmaktadır. Ekonomik belirsizliklerin arttığı dönemlerde, sağlam lokasyonda bir gayrimenkul hâlâ “reel varlık” olarak güven vermeye devam etmektedir.
