VE DAVUTOĞLU KONUŞTU
Ahmet Davutoğlu "Terörle mücadele defterleri açılırsa" sözlerine açıklık getirdi
"Benim teröre destek verdiğim gibi bir argüman sundular. Bunu 31 Mart'tan önce Öcalan'dan mektup getirip, kardeşini televizyonlara çıkaranlar bunu bana söylüyorlar"
Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'na çıkarken Başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı'na taşıdığı Ahmet Davutoğlu, geçen günlerde söylediği ve çokça tartışılan "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz; 7 Haziran ile 1 Kasım arası en kritik dönemlerden biri" sözleri sonrası ilk kez kameraların karşısına geçti. Davutoğlu TV5 canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.
TV5'te Suat Toktaş'ın sunduğu 'Düşünme Vakti' programında Mustafa Yılmaz, Özlem Akarsu Çelik ve Gürkan Zengin'in sorularını yanıtlayan Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Benim konuşmam bir saat. O cümle 27 saniye. Dostoyevski'nin romanının bir bölümünü okursanız oradan bir suç çıkarabilirsiniz. Bütününü okursanız oradan bir klasik çıkar. Bana saldırmak maliyetsiz. Muhalefet bana saldırdığında bir maliyeti yok. Özellikle iktidara yakın medya kuruluşlarında saldıranlar ise ödüllendiriliyor.
"Ben şunu dedim. Sandıktan çıkan neticeye saygı göstermek gerekir. Bu adayların seçime girmesi için bir engel varsa bu YSK'nın yetkisinde. Eğer göreve başladıktan sonra suç işlemişlerse mahkemeye çıkarılmalılar. Benim teröre destek verdiğim gibi bir argüman sundular. Bunu 31 Mart'tan önce Öcalan'dan mektup getirip, kardeşini televizyonlara çıkaranlar bunu bana söylüyorlar. Beni tanıyan seven insanlar bile bana soruyorlar. Peki kim bu suçlamayı yapan? Benim dönemimde hükümette yer almış isimler ya da MHP yöneticileri. Halktan bir talep geldi ve ben bu konudaki pozisyonumu netleştirdim. Terörle mücadele benim için en net unsurdur dedim ancak bu hukuken olmalı. Bana eleştiri getiren 2 yer vardı.
"Niye 7 Haziran-1 Kasım dedim. O dönem benim mecliste çoğunluğum yoktu. 1 Kasım'dan sonra zaten çoğunluğu kazanmış ve terörle mücadelede risk alabilecek durumdaydım. 7 Haziran sonrası HDP çoğunluğu kaybettiğimiz için tahrike başladı. O zaman onları da uyardık, eğer siz siyasi partiyseniz bu eylemlere destek vermeyin dedik. O dönem şehitler verdik. 3 Temmuz günü güvenlik birimlerine talimat verdim. Nasıl olsa geçici bir hükümet var. Biz tahrikler de yaparız eylemler de yaparız dediler. Bütün terör örgütleri harekete geçti. 7 Haziran akşamı verdiğimiz sözün gereği olarak bu devleti, milleti 1 saniye kimsesiz bırakmayız dedik. Bütün kurumlar harekete geçti ve mücadele başladı.
"O dönem terör örgütünün her türlü tahriki yapmasını beklersiniz. Beni üzen iki şey oldu. Birisi MHP Genel Başkanı'na koalisyon için gittiğimde terörle mücadeleye destek için bizim hükümetlerimize destek vermesini bekledim. Beni şaşırtan sonuç yaptığımız tekliflere MHP'nin Genel Başkanı'nın hayır demesi. Şimdi diyor ki 'hayır demedik' diyor. Ben kendisinden izin alarak halkın önüne çıktım ve reddettiğini söyledim. Şimdi kendisi böyle bir şey yok diyor. MHP tarafından bana 'sandığa saygı gösterildin, demokratik hukuk devletinin gerekleri uygulansın' dediğim için saldırı oluyor. Bana teröre destek verme suçlamasında bulundular ve kimsenin bunu yapmaya hakkı yok, ben böyle bir şeye izin vermem. Arkasında meclis çoğunluğu olmadan terörle mücadele kararı almış kaç kişi var?
"Beni derinden üzen diğer gelişme 12 Eylül kongresine giderken toplamda 29 şehit verdiğimiz hafta Van'da bu şehitlerin cenazesine katılırken benim arkadaşlarım kongre için bazı delegelerden imza toplamaya çalışıyorlardı. İkinci eleştirim ben cenazelerdeyken İl Başkanları'ndan, kongre üyelerinden benim karşımda imza topluyorlardı. Ben Ankara'ya döndüğümde 'ateş çemberinden geçerken sizinle MKYK listesi müzakere etmem' dedim. Bunlar yersiz söylenmiş sözler değil. MHP'lileri tenzih ederim, AKP tabanını tenzih ederim, onlar teröre karşı mücadeleye destek veren insanlardır. AKP'den benim tarihimi silmeye çalıştılar.
"Tehdit yoktu. İki husustan bahsettim ve ikisini de açtım. Hayatım şeffaftır, sözüm açıktır, bir şey söylersem net söyler ve spekülasyon yapılmasına izin vermem. Tehdit alıyorum. Bedel ödetmek bir tehdittir. O hiç önemli değil, o yola çıkan bunları göze alınmıyorsa çıkmamalı. İyi niyetli eleştirileri anlarım. Başımın üzerinde yeri var. O 27 saniyelik konuşmadan bunları çıkaranlar, üzerinde tepinenler FETÖ, PKK ve troll çeteleridir. Bu üçünün bana karşı bir ittifak etmesi bile birçok şeyi ortaya koyuyor. O dönemdeki bütün mücadele demokratik hukuk devletinin içinde verilmiştir. O gün yaşananlar devlet tarafından yapıldı da PKK mazlum gibi bir algı var. Benim Başbakanlığım döneminde yapılan her şeyin hesabı verildi. O dönemki saldırıların failleri yakalandı ve yargılandı.
"O dönemdeki birçok kamu görevlisi hakkında yürütülen birçok soruşturma var. Bir kişinin sürüklenme görüntüleri vardı. O görüntü bana geldiğinde 'terörle mücadele yürütebiliriz ama insanlık onurunun ayaklar altına alınmasına izin vermeyiz' dedim. Soruşturma başlatıldı. Terörle mücadeleye destek veririm ama demokratik hukuk devleti ilkeleri ve insan hakları her zaman daha önemlidir."
"Benim literatürümde hiçbir arkadaşımla ilgili geçmişi karıştırma gibi bir şey olmaz. Kongrede bana yapılanı unutamıyorum. Dava arkadaşlığı böyle olmaz dedim, en azından terörle mücadeleyle uğraşırken bunlar olmamalıydı dedim. Bir diğeri de halkın vicdanı. Eğer o vicdandan korksaydım sokağa çıkmazdım."
"7 Haziran-1 Kasım arasında Gar saldırısı olduğunda öyle bir acı hissettim ki, oradaki bütün yaralıları ziyaret ettim. Başbakan olarak görevim o acıyı yüreğinde hissetmektir. Arkasında kim vardır hepsini araştırırsınız. Benim o zaman Başbakan olarak görevim şuydu, ülkeyi bir an önce hükümete kavuşturmak. O yüzden koalisyon görüşmelerinde samimi davranmaya gayret ettim. Olamayınca bir an önce seçime gitmeye çalıştım. Meclisten güven oyu alamamış bir hükümet zaaf çıkartabilirdi. Hiçbir zamanda devlet otoritesi kavramını kullanmadım. Kullanılması gerektiğini düşündüğüm kavram kamu düzeniydi her zaman. Eğer bütün sayfalar açılırsa açıklamalar var, o hendekleri kimin kazdığının da açıklamaları var. Benim vicdanım da bu anlamda huzurlu. Türkiye o dönemde zaafa düşmemişse, herhalde en büyük pay sahiplerinden biri o dönemi yöneten Başbakan'ın olmalı. Belki bazı acı hatıralar vardır, ortaya çıkar ama bizim üstünü örttüğümüz bir şey yoktur. Bana yapılan en ağır itham teröre destekti. Bana bunu söylemeseler ben o açıklamaları yapmazdım."