Prof. Öner Günçavdı: Berber, lokantacı ve kuryeler TL'deki kayıp nedeniyle fakirleşiyor

Uygulanan ‘pahalı dolar’ politikasının ekonominin farklı sektörlerinde nispi fiyatlarda makasın çok açılmasına sebep olduğunu belirten Prof. Öner Günçavdı, Radyo Sputnik’te Atilla Güner’le Akşam Postası’na bunun sonuçlarını anlattı. Prof. Günçavdı, “Maalesef kur politikası sanayinin ve ihracatçının işine geliyor ama esnaf, lokanta, berber gibi büyük bir çoğunluğu barındıran hizmet sektörünün aleyhine işliyor. Yurt içinde kendi aramızda yarattığımız ekonomide yaratılan değerleri ucuzlatıyorsunuz. Gelirini TL olarak elde etmek zorunda kalan kesimler için de dezavantaj oluşturuyor, onların da fakirleşmesine sebep oluyor” dedi.

İşte Prof. Günçavdı’nın açıklamalarından satırbaşları:
Biz iktisatçılar enflasyon meselesini tartışırız ve TEFE ve TÜFE’yi kamuoyunda yorumlamaya çalışırız ama akademik manada bu işin teorisiyle uğraşan iktisatçılar genellikle nispi fiyatlara bakarlar. Nispi fiyatlar diğer bir deyişle ekonomideki kesimler arasındaki bölüşüm, etkileşim ve gelir paylaşımı nasıl olmuş? buna karar verebilmek için bu nispi fiyatlara bakmanız gerekmektedir. Ekonomide iki önemli kesim vardır, uluslararası ticaret yapmanıza olanak verir ve döviz kazanırsınız diğer kesimde ise dış ticaret söz konusu değildir. Lokantaya gittiğinizde ya da kuaföre gittiğinizde saçınızı kestirdiğinizde verdiğiniz para döviz kazandırıcı faaliyetler değildir. Son zamanlarda iktidar, dövize çok muhtaç kaldığı için hatta Suudi Arabistan’daki bir yetkilinin yapmış olduğu seviyesiz açıklamalara da muhatap kalmayı göze alarak TL’yi değersizleştirme politikası ya da ucu TL, pahalı dolar politikası izlemektedir. Amaç ihracatı teşvik etmek ve daha fazla ihracat yaparak Türkiye’nin döviz kazanmasını sağlamak. Türkiye’de bu fonksiyonu icra edecek sektör imalat sektörüdür. İmalat sektörünün de Türkiye ekonomisindeki payı yüzde 20’ler civarındadır.

Seçimden sonra daha çok konuşacağız

Bizim gibi ülkelerde ise istihdam sorununu çözmek için insanları refaha ulaştırabilmek için ülkeye döviz kazandırmasa da vatandaşa gelir kazandırdığı için kendi içimizde, kendimize yeten bir ekonomi yarattığı için hizmet sektörüne ihtiyacımız var. Türkiye’de geniş bir kesimi oluşturuyor ve maalesef kur politikası sanayinin ve ihracatçının işine geliyor ama büyük bir çoğunluğu barındıran bir sektörün aleyhine işliyor. İhracattaki malınızın fiyatını yüksek tutuyorsunuz, yurtiçinde üretilen malınızın değerini düşük tutuyorsunuz. Kur politikası ile devalüasyonlarla yurtiçinde kendi aramızda yarattığımız ekonomide yaratılan değerleri ucuzlatıyorsunuz. Yabancılarla ilişki içerisine giren vatandaşın ya da ihracatçının elde ettiği – kazandığı geliri de daha değerli hale getiriyorsunuz. Gelirini TL olarak elde etmek zorunda kalan kesimler için de dezavantaj oluşturuyor, onların da fakirleşmesine sebep oluyor. Gerek iktidar gerekse muhalefet kesimindeki iktisatçılar bu konulara yeteri kadar parmak basamıyorlar ancak seçimlerden sonra TL’nin daha da fazla değer kaybetmesi gündeme gelecek ve bununla birlikte ilgili sektörlerin daha da fakirleşmesi kamuoyunda daha da fazla yer bulacaktır.

“Bu böyle gitmez”

Bütün siyasetçilerin yani sadece iktidarın sorumluluğu değil aynı zamanda muhalefetin de sorumluluğu. Herkesin aklını başına alması gerekiyor, bu böyle gitmez. Bizim yapmamız gereken öncelikle sanayi sektörünün yani yurtdışıyla ilişkili olup mal satıp döviz getiren sektörün hacmini, istihdam kapasitesini arttırmak lazım. Elimizdeki iş gücünün önemli bir kısmını buraya kanalize etmek yetmez ki bunu zaten hızlı bir şekilde yapamayız. Türkiye’deki şu anda sanayi %20’lerin biraz üstünde. Bu oranı %30’lara çıkarmamız lazım. Hedef olarak orta vadede benimsememiz lazım. Türkiye’deki istihdamı %30 sanayi ile gerçekleştiremiyoruz çünkü sanayi giderek robotikleşiyor. Yapmamız gereken hizmet sektöründeki verimliliği arttırmak ve hizmet sektörünün yapısını değiştirebilmek ve daha fazla değer yaratan bir takım hizmet sektörlerini desteklemek ve nüfusu oraya kaydırmak gerekiyor