SÖZLEŞME SİZE EŞCİNSEL Mİ OLUN DİYOR KARDEŞİM?

11.08.2020 - 09:05, Güncelleme: 31.07.2021 - 11:26
 

SÖZLEŞME SİZE EŞCİNSEL Mİ OLUN DİYOR KARDEŞİM?

İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Dr. Pelin Coştur Filiz, bazı çevrelerce hedef gösterilerek Hükümete tarafından iptaline çalışıldığı İstanbul Sözleşmesi için öyle bir basın açıklaması yaptı ki.. İşte o açıklama  SÖZLEŞME SİZE EŞCİNSEL Mİ OLUN DİYOR KARDEŞİM? “Kadın öldü diyorum. Tek başına dışarda ne işi vardı? diyor. Kadın öldü diyorum. Açık seçik giyinmiştir diyor. Kadın öldü diyorum. Dini, ırkı neymiş? diyor. Yahu, kadın diyorum, öldü diyorum! Umutları, hayalleri, geleceği öldü. İnsanlık öldü!”. Temmuz 2020: 36 kadın daha öldürüldü, 11 kadın da şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Yaş fark etmiyor; çocuk yaştan 75 yaşına kadar her yaşta kadınları öldürüyorlar. Yer fark etmiyor; İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar her yerde kadınları öldürüyorlar. Ay fark etmiyor; 35 ile 50 arası her ay kadınları öldürüyorlar. Şimdi iyi dinleyin. Sn. Numan Kurtulmuş diyor ki: “İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması yanlıştı”. Bir cemaatin cübbeli vaizi diyor ki: “İstanbul Sözleşmesi’ne gereken tepkiyi vermezsek yarın çoluk çocuğumuzu eşcinsellikten kurtaramayız ve bunun vebalinin altından kalkamayız”. 45 çocuğa tecavüzle gündeme gelen bir vakıf açıklama yayınlıyor ve diyor ki: “İstanbul Sözleşmesi’nde aile kavramının içine birlikte yaşayan bireyler de dahil edilmiş. Bu bizim kültürümüze uymaz, evliliğe dayanmayan aile kavramını kabul etmiyoruz. Ayrıca, Sözleşme’de cinsel yönelim ifadesi geçiyor, dinimiz tarafından yasaklanmış tercihlere zımnen müsamaha göstermeyiz”. İnsan bazen ne diyeceğini gerçekten bilemiyor… İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzaya açıldı ve 2014 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye’nin ilk imzalayan ülke olduğu sözleşmenin yanlış olduğu 9 yıl sonra anlaşılıyor! Vaizin çocuğu 9 yıldır eşcinsel olmamış ama sözleşme iptal edilmezse bundan sonra eşcinsel olabilirmiş! Kadınların, çocukların hırpalandığı ve şiddetin normalleştirildiği bir yere aile denebilir mi? Ayrıca, ben size dinimizin yasaklarını birkaç maddeyle özetleyeyim; kibirli olmak, kendini beğenmek, yalan söylemek, insana ve çevreye kötü davranmak, rüşvet alıp vermek, fitne çıkarmak, israf, hırsızlık, adam öldürmek… Şimdiye kadar Kutsal Kitabımızdaki bu yasakların hiçbiri hakkında konuşmayanlar şimdi çıkıp aileden, cinsel yönelimden bahsediyor. İstanbul Sözleşmesi eşcinsel mi olun diyor kardeşim? Konuyu saptırmayın! Bakın, sürekli üzerinde durdukları İstanbul Sözleşmesi’nde cinsel yönelim sözü sadece bir kere geçiyor ve orada yazılan da şu: “Madde 4: Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir”. Yani, İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmek için 9 yıl sonra öne sürdükleri şey bu iki kelime! Bu arada…ilginçtir… İstanbul Sözleşmesi’ni ülkelerin Dışişleri Bakanları imzalıyor. Türkiye adına Sözleşmeyi 2011 yılında o zaman Dışişleri Bakanı olan ve şimdi yeni bir parti kurmuş olan bir siyasetçi imzaladı. Bu zamana kadar bir sorun yokken o bakanın parti kurmasından sonra İstanbul Sözleşmesi’nin yanlış olduğu ve iptal edilmesi gündeme geldi. Oysa kimin imzaladığının hiçbir önemi yok. Önemli olan kadınların şiddete karşı korunması! İstanbul Sözleşmesi’nin iptali; Kadının kendi hayatına karar verme yollarının hepsini kapatıp bu hakları kendisinde gören bir erkek rejimini yeniden tesis etme çabasıdır. Her tür ayrımcılığın önlenmesine kadınların şiddetsiz yaşamalarının güvence altına alınmasına hayır demektir. Kimseye göre değişmeyecek olan eşitlik kavramının ortadan kaldırılmasıdır. Kadınları din, dil, ırk, cinsiyet ayrımcılığına karşı korumak zorunda değilim demektir. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açanlar, kadın cinayetlerine engel olmayanlar ve kadın düşmanı politika üretenler tüm kadın cinayetlerinin suç ortağıdır! Bir kadının, ölmek istemiyorum çığlığını duymayan bir toplum nasıl bir toplumdur? Bir kadının, ölürken kendi kanıyla failin ismini yazması hiç mi utandırmaz insanı? Bir kadının, tam 23 kez şikâyet etmesine rağmen yine de öldürülmesi ne anlama gelir? Bu yazıyı okuyanlar belki eşlerini öldürmeyecekler ama ilerde kızlarının öldürülmeyeceğini kim garanti edebilir? Onun için… Bütün partiler toplum yararına, kadına yönelik şiddet karşısında tavizsiz ve net bir tutum almak zorundadır. Bütün toplum kadınlara karşı şiddete çok ciddi ortak tavır almak zorundadır. Kadınlarla değil, eşitsizlikle savaşın artık!

İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Dr. Pelin Coştur Filiz, bazı çevrelerce hedef gösterilerek Hükümete tarafından iptaline çalışıldığı İstanbul Sözleşmesi için öyle bir basın açıklaması yaptı ki..

İşte o açıklama 
SÖZLEŞME SİZE EŞCİNSEL Mİ OLUN DİYOR KARDEŞİM?
“Kadın öldü diyorum. Tek başına dışarda ne işi vardı? diyor.
Kadın öldü diyorum. Açık seçik giyinmiştir diyor.
Kadın öldü diyorum. Dini, ırkı neymiş? diyor.
Yahu, kadın diyorum, öldü diyorum!
Umutları, hayalleri, geleceği öldü.
İnsanlık öldü!”.
Temmuz 2020: 36 kadın daha öldürüldü, 11 kadın da şüpheli bir şekilde ölü bulundu.
Yaş fark etmiyor; çocuk yaştan 75 yaşına kadar her yaşta kadınları öldürüyorlar.
Yer fark etmiyor; İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar her yerde kadınları öldürüyorlar.
Ay fark etmiyor; 35 ile 50 arası her ay kadınları öldürüyorlar.
Şimdi iyi dinleyin.
Sn. Numan Kurtulmuş diyor ki: “İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması yanlıştı”.
Bir cemaatin cübbeli vaizi diyor ki: “İstanbul Sözleşmesi’ne gereken tepkiyi vermezsek yarın çoluk çocuğumuzu eşcinsellikten kurtaramayız ve bunun vebalinin altından kalkamayız”.
45 çocuğa tecavüzle gündeme gelen bir vakıf açıklama yayınlıyor ve diyor ki: “İstanbul Sözleşmesi’nde aile kavramının içine birlikte yaşayan bireyler de dahil edilmiş. Bu bizim kültürümüze uymaz, evliliğe dayanmayan aile kavramını kabul etmiyoruz. Ayrıca, Sözleşme’de cinsel yönelim ifadesi geçiyor, dinimiz tarafından yasaklanmış tercihlere zımnen müsamaha göstermeyiz”.
İnsan bazen ne diyeceğini gerçekten bilemiyor…
İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzaya açıldı ve 2014 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye’nin ilk imzalayan ülke olduğu sözleşmenin yanlış olduğu 9 yıl sonra anlaşılıyor!
Vaizin çocuğu 9 yıldır eşcinsel olmamış ama sözleşme iptal edilmezse bundan sonra eşcinsel olabilirmiş!
Kadınların, çocukların hırpalandığı ve şiddetin normalleştirildiği bir yere aile denebilir mi?
Ayrıca, ben size dinimizin yasaklarını birkaç maddeyle özetleyeyim; kibirli olmak, kendini beğenmek, yalan söylemek, insana ve çevreye kötü davranmak, rüşvet alıp vermek, fitne çıkarmak, israf, hırsızlık, adam öldürmek…
Şimdiye kadar Kutsal Kitabımızdaki bu yasakların hiçbiri hakkında konuşmayanlar şimdi çıkıp aileden, cinsel yönelimden bahsediyor.
İstanbul Sözleşmesi eşcinsel mi olun diyor kardeşim?
Konuyu saptırmayın!
Bakın, sürekli üzerinde durdukları İstanbul Sözleşmesi’nde cinsel yönelim sözü sadece bir kere geçiyor ve orada yazılan da şu:
“Madde 4: Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir”.
Yani, İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmek için 9 yıl sonra öne sürdükleri şey bu iki kelime!
Bu arada…ilginçtir…
İstanbul Sözleşmesi’ni ülkelerin Dışişleri Bakanları imzalıyor. Türkiye adına Sözleşmeyi 2011 yılında o zaman Dışişleri Bakanı olan ve şimdi yeni bir parti kurmuş olan bir siyasetçi imzaladı. Bu zamana kadar bir sorun yokken o bakanın parti kurmasından sonra İstanbul Sözleşmesi’nin yanlış olduğu ve iptal edilmesi gündeme geldi.
Oysa kimin imzaladığının hiçbir önemi yok. Önemli olan kadınların şiddete karşı korunması!
İstanbul Sözleşmesi’nin iptali;
Kadının kendi hayatına karar verme yollarının hepsini kapatıp bu hakları kendisinde gören bir erkek rejimini yeniden tesis etme çabasıdır.
Her tür ayrımcılığın önlenmesine kadınların şiddetsiz yaşamalarının güvence altına alınmasına hayır demektir.
Kimseye göre değişmeyecek olan eşitlik kavramının ortadan kaldırılmasıdır.
Kadınları din, dil, ırk, cinsiyet ayrımcılığına karşı korumak zorunda değilim demektir.
İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açanlar, kadın cinayetlerine engel olmayanlar ve kadın düşmanı politika üretenler tüm kadın cinayetlerinin suç ortağıdır!
Bir kadının, ölmek istemiyorum çığlığını duymayan bir toplum nasıl bir toplumdur?
Bir kadının, ölürken kendi kanıyla failin ismini yazması hiç mi utandırmaz insanı?
Bir kadının, tam 23 kez şikâyet etmesine rağmen yine de öldürülmesi ne anlama gelir?
Bu yazıyı okuyanlar belki eşlerini öldürmeyecekler ama ilerde kızlarının öldürülmeyeceğini kim garanti edebilir?
Onun için…
Bütün partiler toplum yararına, kadına yönelik şiddet karşısında tavizsiz ve net bir tutum almak zorundadır.
Bütün toplum kadınlara karşı şiddete çok ciddi ortak tavır almak zorundadır.
Kadınlarla değil, eşitsizlikle savaşın artık!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.