Bu ne yaman çelişki anne!

Siyaset 20.10.2021 - 04:51, Güncelleme: 20.10.2021 - 04:51
 

Bu ne yaman çelişki anne!

kocaelihaberi
Cumhurbaşkanı ve Ak  Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık dönemindeki eski Danışmanı ve Karar gazetesi yazarı Akif Beki bugün köşesinden "Bu ne yaman çelişki anne!" başlıklı bir yazı kaleme alarak ABD dahil 10 ülkenin, Türkiye'ye yaptığı "Osman Kavala'yı serbest bırakın" çağrısına tepki veren Ak Partiye seslendi.. İŞTE O YAZI Trump, Rahip Brunson için “Bu masum adam hapiste çürüyecekti, bir telefonum kurtarmaya yetti” dediğinde Dışişleri ayağa kalksa, lafını bilmeye çağırsaydı... Gazeteci Deniz Yücel’i, Alman hükümetinin devreye girerek serbest bıraktırdığı haberleri, “ne münasebet” diye terslenebilseydi... Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Brüksel’de bir basın toplantısında, ‘gazeteci kılıklı casuslar’ yakaladığımızı ama ülkelerinin ricası üzerine salıverdiğimizi ağzından kaçırmasaydı... Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni iç hukukumuzun üstüne çıkaran 90. maddeyi tarihi bir reformla Anayasa’ya AK Parti koymayasaydı, sonra da beğenmediği AİHM kararlarını tanımama, uygulatmama tavrı sergilemeseydi... Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını AK Parti getirmişken ve kararlarının herkesi bağladığı Anayasa’da emredilirken, ‘uymak zorunlu değil’ diye istemediği AYM kararlarına uymamaya mahkemeleri siyaset yönlendirmeseydi... Erdoğan’ın şiir mahkumiyetinden AK Parti’ye kapatma davasına, AK Partililer geçmişte yargı süreçlerine ve kararlarına karşı ABD’den, AB’den gelen açıklamaları, aldıkları dış destekleri bağımsız yargımıza kabul edilemez baskı ve müdahale saysaydı, uluslararası toplumun demokratik dayanışması kabul edip teşekkürle karşılamasa, bundan memnuniyetle yararlanmasaydı... AK Partililer, haksız buldukları iç yargı kararlarını geçmişte AİHM’e götürmemiş olsa, uğradıkları hak ve özgürlük ihlallerini dünyaya şikayet edip Avrupa Konseyine taşımaya hep karşı dursaydı... Kurucu üye olarak Türkiye, Avrupa Konseyinin AİHM kararlarını uygulatmada denetim ve yaptırım yetkisini, yargı süreçlerimiz üstünde söz hakkını tanımamış olsaydı... Osman Kavala davasında, yargımızı uluslararası hukuka, AİHM kararlarına uymaya çağıran ABD, Almanya ve Fransa dahil 10 ülke büyükelçisine Ankara’nın tepkisi tartışılmazdı. Sosyal medyadaki ortak bildirilerinden dolayı Dışişleri’ne çağrılmalarına, “hadsiz ve kabul edilemez” diye uyarılmalarına o zaman kim, ne diyebilirdi? Bağımsız yargımıza baskı girişimlerine had bildirilmesi, inandırıcı dahi görünürdü. Yaptıklarının, diplomatik teamüller kadar hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına da aykırı düştüğü beyanı, su götürmezdi. Adalet Bakanı Gül’ün, büyükelçileri bulundukları ülke hukukuna saygıya daveti de cuk otururdu. AK Parti Sözcüsü Çelik’in, “Ülkemizin egemenliğine, Türk yargısının bağımsızlığına saygı duymaları, etkilemekten ve iç işlerimize müdahaleden kaçınmaları zorunludur” sözleriyle büyükelçilere çektiği ayar, o zaman anlam kazanabilirdi. Hatta İçişleri Bakanı Soylu’nun, “Herkes aklını başına alsın, haddini bilsin, Türk yargısı bitti demeden bitmez, Türkiye artık o dışarıdan parmak salladığınız ülke değil, Batı Türk yargısına talimat veremez, Türkiye iki açıklamayla yönetebileceğiniz bir ülke değil” yollu kostaklanmaları da havada kalmazdı. Ve fakat, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
kocaelihaberi

Cumhurbaşkanı ve Ak  Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık dönemindeki eski Danışmanı ve Karar gazetesi yazarı Akif Beki bugün köşesinden "Bu ne yaman çelişki anne!" başlıklı bir yazı kaleme alarak ABD dahil 10 ülkenin, Türkiye'ye yaptığı "Osman Kavala'yı serbest bırakın" çağrısına tepki veren Ak Partiye seslendi..

İŞTE O YAZI

Trump, Rahip Brunson için “Bu masum adam hapiste çürüyecekti, bir telefonum kurtarmaya yetti” dediğinde Dışişleri ayağa kalksa, lafını bilmeye çağırsaydı...

Gazeteci Deniz Yücel’i, Alman hükümetinin devreye girerek serbest bıraktırdığı haberleri, “ne münasebet” diye terslenebilseydi...

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Brüksel’de bir basın toplantısında, ‘gazeteci kılıklı casuslar’ yakaladığımızı ama ülkelerinin ricası üzerine salıverdiğimizi ağzından kaçırmasaydı...

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni iç hukukumuzun üstüne çıkaran 90. maddeyi tarihi bir reformla Anayasa’ya AK Parti koymayasaydı, sonra da beğenmediği AİHM kararlarını tanımama, uygulatmama tavrı sergilemeseydi...

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını AK Parti getirmişken ve kararlarının herkesi bağladığı Anayasa’da emredilirken, ‘uymak zorunlu değil’ diye istemediği AYM kararlarına uymamaya mahkemeleri siyaset yönlendirmeseydi...

Erdoğan’ın şiir mahkumiyetinden AK Parti’ye kapatma davasına, AK Partililer geçmişte yargı süreçlerine ve kararlarına karşı ABD’den, AB’den gelen açıklamaları, aldıkları dış destekleri bağımsız yargımıza kabul edilemez baskı ve müdahale saysaydı, uluslararası toplumun demokratik dayanışması kabul edip teşekkürle karşılamasa, bundan memnuniyetle yararlanmasaydı...

AK Partililer, haksız buldukları iç yargı kararlarını geçmişte AİHM’e götürmemiş olsa, uğradıkları hak ve özgürlük ihlallerini dünyaya şikayet edip Avrupa Konseyine taşımaya hep karşı dursaydı...

Kurucu üye olarak Türkiye, Avrupa Konseyinin AİHM kararlarını uygulatmada denetim ve yaptırım yetkisini, yargı süreçlerimiz üstünde söz hakkını tanımamış olsaydı...

Osman Kavala davasında, yargımızı uluslararası hukuka, AİHM kararlarına uymaya çağıran ABD, Almanya ve Fransa dahil 10 ülke büyükelçisine Ankara’nın tepkisi tartışılmazdı.

Sosyal medyadaki ortak bildirilerinden dolayı Dışişleri’ne çağrılmalarına, “hadsiz ve kabul edilemez” diye uyarılmalarına o zaman kim, ne diyebilirdi?

Bağımsız yargımıza baskı girişimlerine had bildirilmesi, inandırıcı dahi görünürdü.

Yaptıklarının, diplomatik teamüller kadar hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına da aykırı düştüğü beyanı, su götürmezdi.

Adalet Bakanı Gül’ün, büyükelçileri bulundukları ülke hukukuna saygıya daveti de cuk otururdu.

AK Parti Sözcüsü Çelik’in, “Ülkemizin egemenliğine, Türk yargısının bağımsızlığına saygı duymaları, etkilemekten ve iç işlerimize müdahaleden kaçınmaları zorunludur” sözleriyle büyükelçilere çektiği ayar, o zaman anlam kazanabilirdi.

Hatta İçişleri Bakanı Soylu’nun, “Herkes aklını başına alsın, haddini bilsin, Türk yargısı bitti demeden bitmez, Türkiye artık o dışarıdan parmak salladığınız ülke değil, Batı Türk yargısına talimat veremez, Türkiye iki açıklamayla yönetebileceğiniz bir ülke değil” yollu kostaklanmaları da havada kalmazdı.

Ve fakat, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.