FAHRETTİN ALTUN O SORULARIN CEVABINI VERDİ

Siyaset 24.11.2020 - 10:27, Güncelleme: 31.07.2021 - 11:26
 

FAHRETTİN ALTUN O SORULARIN CEVABINI VERDİ

İletişim Başkanı Altun: “Türkiye’nin yükselişi yeni reform dönemiyle devam edecek” İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “yeni reform dönemi” hakkında Daily Sabah gazetesi ile bir röportaj gerçekleştirdi. Yeni reform döneminin ana kodları, motivasyonları ve hedefleri nelerdir? Bu dönemi, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyen ve 2002 yılından bugüne Türkiye’nin her alanda yükselişinin devamı olarak okumak gerekiyor. Dolayısıyla sürekliliği olan; kalkınma, ilerleme ve gelişme sürecinin içerisindeyiz. Cumhurbaşkanımızın siyasi hareketinin ve kadrolarının önemli başarılara imza attığı çok değerli 18 yıllık bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye’nin demokratikleşmesi, halkın refah seviyesinin yükseltilmesi, bölgesinde ve küresel alanda daha etkin olunması yolunda önemli mesafeler kat edildi kuşkusuz. Bu başarılar doğal olarak Türkiye’deki standartları, kriterleri ve beklentileri de yükseltti. Bunun bilincinde olan Cumhurbaşkanımız sürekli olarak demokrasi, refah ve ulusal güvenlik konusunda çıtayı daha da yükseltmek için çalışıyor. Zira gelişimin doğasında durağanlık olmadığını, yeniliklerle ve gelişimle birlikte dinamik politikalara ihtiyaç duyulduğunu en iyi o biliyor. Cumhurbaşkanımızı bugün en acımasız şekilde eleştirenler dahi, onun liderlik ettiği siyasi partiyi ve politikalarını yine aynı partinin önceki dönemleriyle karşılaştırabiliyor ancak. Dolayısıyla çıtanın her yükseldiği noktada siyasal alanda beklentilerin, gelişmelerin, değişimin olması da kaçınılmazdır. Siyasi hayatına baktığınızda da sürekli yenilenmenin, olumlu yönde değişimin ve gelişimin Cumhurbaşkanımızın en önemli prensiplerinden biri olduğunu göreceksiniz. Zira hepimiz çok yakından şahidiz ki, kendisi bu reform süreçlerini en iyi bilen ve yöneten bir devlet adamıdır. Demokratikleşme adımları, AB reformları, anayasa değişiklikleri ve vesayetle mücadele gibi alanlarda milletin gücüyle birlikte görülmemiş zaferler kazandık. Hedefimiz tek cümleyle ülkemizin refah, özgürlük ve güvenlik içinde geleceğe taşınmasını sağlamak. Cumhurbaşkanımızın yola ilk çıktığındaki hedefleri de zaten bunlardı. Bu hedeflerden bir an olsun vazgeçmemesi; değişim ve gelişimin sürekli olduğunu da kanıtlayan bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Şimdi de bu doğrultuda daha müreffeh ve daha demokratik bir Türkiye için yeni bir reform dönemi başlıyor. Özgürlükler ve güvenlik ikileminde, Türkiye bu iki kavram arasında yeni dönemde nasıl bir denge gözetmeyi amaçlıyor Cumhurbaşkanımız liderliğinde Türkiye’de birçok ilke imza atıldığını biliyoruz. Hangi birini saysam? Türkiye bu dönemde en önemli özgürlükçü politikaları hayata geçirdi. İşkence gibi utanç verici suçları ortadan kaldıran da dini azınlıkların mal varlıklarını ve vakıf mallarını yıllar sonra iade eden de yine Cumhurbaşkanımızın başında olduğu hükümetler olmuştur. Ayrımcılık ile mücadele, kadın hakları konusunda atılan ilerici adımlar hep bu gurur verici karnenin parçalarıdır. Aynı şekilde Türkiye’nin karşılaştığı güvenlik problemlerine karşı verilen mücadele de ortadadır. Türkiye birbirinden tehlikeli, birbirinden sinsi ve birbirinden vahşi üç terör örgütüne karşı topyekûn bir mücadele verdi son yıllarda. Bir yandan kara sınırlarımızı korumak için askeri operasyonlar yaparken öte yandan da “Mavi Vatan” olarak adlandırdığımız deniz sınırlarımızı korumak için dünyayı şaşırtan hamleler yaptık. Dahası insan güvenliği konusunda dünyada eşine az rastlanır başarılara imza attık. Milyonlarca mültecinin güvenliğini sağladı Türkiye. Dünyanın insani yardım konusunda lider ülkesi oldu. Bugüne kadar, özgürlükleri konsolide etmekle güvenliği sağlamayı hiç ikilem olarak görmedik.  Özgürlük ve güvenlik bize göre birbirine bağlı ve birbiri için olmazsa olmaz durum ve kavramlardır. İnsanları devletin güvenliği için özgürlüklerinden mahrum etmek ne güvenliği sağlayabiliyor ne de sürdürülebilir bir durum oluşturabiliyor. Biz onun için bu kavramları birbiriyle ikilem oluşturacak şekilde çelişik değil birbirini tamamlayan bütünleyici kavramlar olarak görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın sürekli olarak adalet konusuna yaptığı vurgu bunun anahtarı aslında. Bunun için adalet ve yargı reformu konusuna özel önem veriyoruz. Dünyaya realist olarak bakıyoruz. Türkiye’yi dün tehdit eden terör örgütlerinin yarın başka isimlerde başka şekillerde karşımıza çıkacağının farkındayız. Neticede terör bir strateji ve bu meşum silahı hangi grup ne zaman eline alacak bilemeyiz. Ancak biz onlardan bir adım önde olmaya çalışıyoruz. Terörün hedefinin canımız kadar özgürlüklerimiz de olduğunun farkındayız. Onun için özgürlüklerimizi de canımız gibi korumaya çalışıyoruz. Bundan sonraki dönemde de bu mantık ve yaklaşımla yolumuza devam edeceğiz. Güvenlik güçlerimiz kahramanca bu tehditlere karşı mücadelesini sürdürüyor. Savunma sanayimiz yirmi sene önce hayal bile edemediğimiz başarılar elde ediyor. Bunu sadece terörle mücadele etmek için ya da düşmana korku salmak ve hasımları caydırmak için yapmıyoruz. Milletimizin ulusal güvenliğinin bir parçası, onların özgürlüğü ve hukukun üstünlüğüdür. Milli iradedir. Bu terör örgütlerinin emellerine ulaşması durumunda neler olabileceğinin artık Türkiye’de herkes farkındadır. PKK’nın kurmaya çalıştığı Marxist-Leninist karakterli ve bununla birlikte emperyalist güçlerin vekaletini üstlenmiş totaliter rejimin provası Suriye’de görüldü. DEAŞ’ın kurmaya çalıştığı zalim ve vahşi yapı da herkesin malumu. 15 Temmuz’da başarılı olsaydı FETÖ’nün Türkiye’yi nasıl bir otokratik cunta rejimine çevireceğini de biliyoruz. Cumhurbaşkanımızın, güvenlik güçlerimizin ve halkımızın bu terör örgütleri ile mücadelesi sadece can güvenliği değil aynı zamanda özgürlüklerimiz için. Bunu da adaleti hiç unutmadan ihmal etmeden yapıyoruz.

İletişim Başkanı Altun: “Türkiye’nin yükselişi yeni reform dönemiyle devam edecek”

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “yeni reform dönemi” hakkında Daily Sabah gazetesi ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Yeni reform döneminin ana kodları, motivasyonları ve hedefleri nelerdir?
Bu dönemi, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyen ve 2002 yılından bugüne Türkiye’nin her alanda yükselişinin devamı olarak okumak gerekiyor. Dolayısıyla sürekliliği olan; kalkınma, ilerleme ve gelişme sürecinin içerisindeyiz. Cumhurbaşkanımızın siyasi hareketinin ve kadrolarının önemli başarılara imza attığı çok değerli 18 yıllık bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye’nin demokratikleşmesi, halkın refah seviyesinin yükseltilmesi, bölgesinde ve küresel alanda daha etkin olunması yolunda önemli mesafeler kat edildi kuşkusuz. Bu başarılar doğal olarak Türkiye’deki standartları, kriterleri ve beklentileri de yükseltti. Bunun bilincinde olan Cumhurbaşkanımız sürekli olarak demokrasi, refah ve ulusal güvenlik konusunda çıtayı daha da yükseltmek için çalışıyor. Zira gelişimin doğasında durağanlık olmadığını, yeniliklerle ve gelişimle birlikte dinamik politikalara ihtiyaç duyulduğunu en iyi o biliyor. Cumhurbaşkanımızı bugün en acımasız şekilde eleştirenler dahi, onun liderlik ettiği siyasi partiyi ve politikalarını yine aynı partinin önceki dönemleriyle karşılaştırabiliyor ancak. Dolayısıyla çıtanın her yükseldiği noktada siyasal alanda beklentilerin, gelişmelerin, değişimin olması da kaçınılmazdır. Siyasi hayatına baktığınızda da sürekli yenilenmenin, olumlu yönde değişimin ve gelişimin Cumhurbaşkanımızın en önemli prensiplerinden biri olduğunu göreceksiniz. Zira hepimiz çok yakından şahidiz ki, kendisi bu reform süreçlerini en iyi bilen ve yöneten bir devlet adamıdır. Demokratikleşme adımları, AB reformları, anayasa değişiklikleri ve vesayetle mücadele gibi alanlarda milletin gücüyle birlikte görülmemiş zaferler kazandık. Hedefimiz tek cümleyle ülkemizin refah, özgürlük ve güvenlik içinde geleceğe taşınmasını sağlamak. Cumhurbaşkanımızın yola ilk çıktığındaki hedefleri de zaten bunlardı. Bu hedeflerden bir an olsun vazgeçmemesi; değişim ve gelişimin sürekli olduğunu da kanıtlayan bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Şimdi de bu doğrultuda daha müreffeh ve daha demokratik bir Türkiye için yeni bir reform dönemi başlıyor.

Özgürlükler ve güvenlik ikileminde, Türkiye bu iki kavram arasında yeni dönemde nasıl bir denge gözetmeyi amaçlıyor
Cumhurbaşkanımız liderliğinde Türkiye’de birçok ilke imza atıldığını biliyoruz. Hangi birini saysam? Türkiye bu dönemde en önemli özgürlükçü politikaları hayata geçirdi. İşkence gibi utanç verici suçları ortadan kaldıran da dini azınlıkların mal varlıklarını ve vakıf mallarını yıllar sonra iade eden de yine Cumhurbaşkanımızın başında olduğu hükümetler olmuştur. Ayrımcılık ile mücadele, kadın hakları konusunda atılan ilerici adımlar hep bu gurur verici karnenin parçalarıdır. Aynı şekilde Türkiye’nin karşılaştığı güvenlik problemlerine karşı verilen mücadele de ortadadır. Türkiye birbirinden tehlikeli, birbirinden sinsi ve birbirinden vahşi üç terör örgütüne karşı topyekûn bir mücadele verdi son yıllarda. Bir yandan kara sınırlarımızı korumak için askeri operasyonlar yaparken öte yandan da “Mavi Vatan” olarak adlandırdığımız deniz sınırlarımızı korumak için dünyayı şaşırtan hamleler yaptık. Dahası insan güvenliği konusunda dünyada eşine az rastlanır başarılara imza attık. Milyonlarca mültecinin güvenliğini sağladı Türkiye. Dünyanın insani yardım konusunda lider ülkesi oldu.

Bugüne kadar, özgürlükleri konsolide etmekle güvenliği sağlamayı hiç ikilem olarak görmedik.  Özgürlük ve güvenlik bize göre birbirine bağlı ve birbiri için olmazsa olmaz durum ve kavramlardır. İnsanları devletin güvenliği için özgürlüklerinden mahrum etmek ne güvenliği sağlayabiliyor ne de sürdürülebilir bir durum oluşturabiliyor. Biz onun için bu kavramları birbiriyle ikilem oluşturacak şekilde çelişik değil birbirini tamamlayan bütünleyici kavramlar olarak görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın sürekli olarak adalet konusuna yaptığı vurgu bunun anahtarı aslında. Bunun için adalet ve yargı reformu konusuna özel önem veriyoruz.

Dünyaya realist olarak bakıyoruz. Türkiye’yi dün tehdit eden terör örgütlerinin yarın başka isimlerde başka şekillerde karşımıza çıkacağının farkındayız. Neticede terör bir strateji ve bu meşum silahı hangi grup ne zaman eline alacak bilemeyiz. Ancak biz onlardan bir adım önde olmaya çalışıyoruz. Terörün hedefinin canımız kadar özgürlüklerimiz de olduğunun farkındayız. Onun için özgürlüklerimizi de canımız gibi korumaya çalışıyoruz. Bundan sonraki dönemde de bu mantık ve yaklaşımla yolumuza devam edeceğiz.

Güvenlik güçlerimiz kahramanca bu tehditlere karşı mücadelesini sürdürüyor. Savunma sanayimiz yirmi sene önce hayal bile edemediğimiz başarılar elde ediyor. Bunu sadece terörle mücadele etmek için ya da düşmana korku salmak ve hasımları caydırmak için yapmıyoruz. Milletimizin ulusal güvenliğinin bir parçası, onların özgürlüğü ve hukukun üstünlüğüdür. Milli iradedir. Bu terör örgütlerinin emellerine ulaşması durumunda neler olabileceğinin artık Türkiye’de herkes farkındadır. PKK’nın kurmaya çalıştığı Marxist-Leninist karakterli ve bununla birlikte emperyalist güçlerin vekaletini üstlenmiş totaliter rejimin provası Suriye’de görüldü. DEAŞ’ın kurmaya çalıştığı zalim ve vahşi yapı da herkesin malumu. 15 Temmuz’da başarılı olsaydı FETÖ’nün Türkiye’yi nasıl bir otokratik cunta rejimine çevireceğini de biliyoruz. Cumhurbaşkanımızın, güvenlik güçlerimizin ve halkımızın bu terör örgütleri ile mücadelesi sadece can güvenliği değil aynı zamanda özgürlüklerimiz için. Bunu da adaleti hiç unutmadan ihmal etmeden yapıyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.